Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.
“Çanakkale Zaferi, tarih boyunca bağımsızlık, hürriyet ve vatan sevgisi uğruna savaşmaktan çekinmeyen Türk Milletinin sarsılmaz birlik ve beraberliğinin en güçlü nişanesidir.
Tarihten silinmek istenen bir milletin, bütün imkânsızlıklara rağmen vatanını korumak için verdiği milli mücadelenin destanıdır. Bugün huzur ve güven içerisinde yaşadığımız bu topraklarda bizlere düşen görev, her türlü hile ve tuzağa rağmen kardeşçe bir ve beraber yaşamaktır.
18 Mart, Çanakkale’nin geçilemeyeceğinin, milletimizin esir edilemeyeceğinin ve vatanımızı parçalanmayacağının tüm dünyaya haykırıldığı gündür. 102 yıl önce Çanakkale'de büyük bir kahramanlık destanı yazan Mehmetçik, sergilediği cesaret ve fedakârlıkla bir yandan tüm dünyanın hayranlığına mazhar olurken, diğer yandan da İstiklal Savaşı'nın adeta ön sözünü yazmıştır.
Merhum Akif’in ifade ettiği gibi “Eski Dünyâ, Yeni Dünyâ, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer… “ Yedi cihan karşımıza durdu, Şer odakları yıllardır bu kutlu topraklar üzerinde her oyunu oynadı. Bu oyunlar karşısında her seferinde gördüğü tek şey; bağımsızlığına, onuruna, haysiyetine, şerefine, namusuna sahip çıkan anadolu insanları olmuştur.
Bu aziz millete bugün ülkemiz milletimiz adına olumlu hiçbir gelişmeye tahammül göstermeyen batılı medenilerin! İnsanlık ve demokrasi dersi vermeye çalışması ne büyük gaflettir.
Bizler inadına gelişeceğiz, inadına büyüyeceğiz, ama gücü elinde tutarak zülüm yapanlar bilsinler ki tarihte olduğu gibi bugün de hakkı haykıran, mazlumun yanında olan güçlü bir Türkiye var.
Çanakkale’de sergilenen birlik, kardeşlik ve dayanışma, milletimize hem zaferi getirmiş, hem de Kurtuluş Savaşımız için gerekli olan cesareti ve mücadele ruhunu vermiştir. Hepsinden önemlisi Çanakkale Zaferi, vatanı, dini, hürriyeti ve istikbali söz konusu olduğunda Türk Milleti’nin neleri göze alabileceğini, neleri başarabileceğini tüm dünyaya göstermiştir. Bu yönüyle Çanakkale, dün olduğu gibi bugün de, milletimiz, ülkemiz ve geleceğimiz üzerine plan kuranlar için hiçbir zaman unutmamaları gereken bir derstir”
“İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIMIZA İNANCIM TAMDIR.”
“15 Temmuz darbe teşebbüsü sırasında yaşananların, bir asır önce Çanakkale’yi yedi düvele mezar eden mücadeleci ruhun ne kadar taze, ne kadar diri olduğunu hepimize göstermektedir. Tıpkı 102 yıl önce Çanakkale’de olduğu gibi, 15 Temmuz gecesi de en modern silahlar, milletimizin azim, inanç ve kararlılığı karşısında çaresiz kalmıştır. En zayıf anında bile ‘Çanakkale geçilmez’ dedirtmiştir.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna ,yarap, ne güneşler batıyor.!
Ey ,bu topraklar için toprağa düşmüş asker
Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âgûşunu açmış duruyor Peygamber.
“Tarihinde Bir Çanakkale’si Olan Millet Asla yok edilemez., “Asım’ın nesli”ni yâd ederken millî bir şuurla Çanakkale ruhunu iyi analiz etmemiz gerekir. Tarihin tekerrür etmemesi için tarihi tefekkür etmeliyiz.
Bu cepheden bakıldığında tarihin 15 Temmuz’da tekerrür ettiğini, ancak Asım’ın nesli dediğimiz vatan sevgisiyle dolu bir neslin tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi 15 Temmuz’da da aynı maneviyatla namusunu çiğnetmediğini tüm dünya bir kez daha görmüştür. Merhum Mehmet Akif’in gençlik idealinin timsali olan “Asım’ın nesli”, çok şükür ki 15 Temmuz’da etten, kemikten hâli ile tüm gövdesini tanklara siper etmiş; çelik zırhlı tanklara karşı, “tesis-i ilahi” olan iman dolu kalpler, bir kez daha ezberleri bozarak zafer kazanmıştır .
102 yıl önce Çanakkale’yi geçerek milletimizi esaret altına almak isteyen hayasızca vahşet, 102 yıl sonra tanklarla milletimizin iradesini çiğnemek istemiştir. Çanakkale; Avrupalıların medeniyet maskesinin düştüğü yerdir. Bir insanı öldüren kişinin bütün insanlığı öldürmüş sayıldığı güzel dinimizi hain emellerine alet edenler, Hakk’a tapan milletimizin üzerine hiç acımadan kurşunlar yağdırarak maskelerini düşürmüşlerdir.
Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar... O, rükû olmasa, dünyada eğilmez başlar, Baştanbaşa şehitlerimizin gövdesinden ibaret olan dağlar taşlar eğilmedikçe, dünyada başlarımız eğilmez. Çanakkale’de de eğilmedik, 15 Temmuz’da da. Hele bu topraklarda Nemrutların yaktığı ateş; her zaman kül olmaya mahkûmdur.
Dost düşman şunu iyi bilsin ki tarihinde bir Çanakkale’si olan millet asla mahvedilemez.
Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkesiyle, Arabıyla aziz vatanın her köşesinden “bir hilal uğruna” nice güneşler batmıştır. Çünkü güneş batmadan hilal doğmaz. Çanakkale Şehitlerine yazılmış en güzel şiirinde Mehmet Akif Ersoy’un Çanakkale’de savaşan kahramanları Bedr’in aslanlarıyla mukayese etmesinin önemli amaçları vardır. Nitekim şair burada Çanakkale Savaşları için “son Haçlı Savaşı” demiştir. Bir hilal uğruna batan şehitlerimiz, Son Haçlıların hücumunu kırmış; Kılıç Arslanlar, Selahaddin-i Eyyubilerden sonra ve onları kendine hayran bırakarak kanıyla tevhidi kurtarmıştır.
Çanakkale’de “Gösterdiği vahşetle Avrupalı; yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesidir.” Bu vahşetle birlikte bize bir âfet gibi görünen medeniyet maskesi de artık yırtılmıştır. Medeni kelimesinin anlamıyla çelişen bu vahşet, Millî Mücadele yıllarında aziz vatanımızın her köşesindeki işgaller sırasında tekrarlanmıştır. Ancak devletler sadece maddî güçleriyle medeni olmazlar. Uluslararası hukuka, devlet kurumunun ciddiyetine ve saygınlığına yakışır medeni bir duruş şarttır. Oysa medeniyet denilince mangalda kül bırakmayan Batı’nın bu sözde medeniyet maskesi, şu son günlerde, milletçe hep birlikte şahit olduk ki, bir kez daha yırtılmış; demokrasi tarihinde bir kez daha kara bir leke bırakılmıştır. Köklü bir devlet geleneğine sahip aziz milletimizin üst düzey yetkililerine ve millî iradeye karşı son derece medeniyetsiz tutumları, bir kez daha Mehmet Akif’in tespitinin doğruluğunu teyit etmiştir. Ancak yine İstiklal Marşı’nda ifade edildiği gibi, Batı’nın sözde medeniyeti; “tek dişi kalmış” bir canavardır, yani eski korkutucu gücünü kaybetmiş bir canavardır. Uluslararası hukuku çiğneyenler; bu hasmane tutumlarıyla Büyük Türkiye'nin önünü asla tıkayamayacaklardır.
Kıtalara adaletle hükmetmiş, davasının esası sevgi olan bir ecdadın torunlarıyız.
İstiklal Marşımızda da ifadesini bulduğu üzere kükremiş sel gibiyiz, bendimizi çiğner aşarız.”
“Hak-Batıl mücadelesinde haktan, doğruluktan yana olan; vatanını her şeyin üstünde tutan “Asım’ın Nesli” gençlerimizin rol modeli olmalıdır.
Çanakkale Zaferi’ni geleceğe taşımak için Asım’ın nesli gibi nesiller yetiştirmek; yegâne gençlik idealimiz olmalıdır. şanlı geçmişten aydınlık bir geleceğe uzanan dosdoğru bir yol çizilmiştir.
Şunu hatırımızdan asla çıkarmamalıyız: Çanakkale Savaşlarında verilen binlerce şehit; aslında memleketi mamur edecek fertlerin de kaybı demektir. Liselerin onuncu sınıf talebelerine varıncaya kadar bütün gençlik, yani Asım’ın nesli, birbiriyle yarışırcasına cepheye koşmuştur. Milletimizin geleceğini inşa edecek bu çiçeklerimiz elimizden kayıp gitmiştir. Varlığımızı, hürriyetimizi borçlu olduğumuz şehitlerimizin gövdesi olan vatanımızda bu gençlik ruhunun yaşatılması ise; hayati önem arz etmektedir Asım’ın neslini yetiştirmektir.
Bu duygu ve düşüncelerle;
18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi'nin 102. Yıldönümünde, milletimize bu eşsiz zaferin gururunu yaşatanları, , vatanımız için canını ve canından öte sevdiği her şeyini feda eden tüm kahramanlarımızı anıyorum bizlere bu güzel vatanı emanet eden Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, aziz silah arkadaşlarını, bizi biz yapan değerlerimizi yüreklerimizde her daim hissetmemize vesile olan ; milli birlik ve bütünlüğümüz uğrunda canlarını feda eden, bazıları da mezar taşı olmadan ama görevini yapmış olmanın huzuru içerisinde yatan aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden Gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum .
Hepinize saygılarımı sunuyorum.